Özel Duyular Nelerdir
Özel Duyular Hangileridir ?

Özel Duyular Hangileridir ?

Özel Duyular Hangileridir ?

Arılar, balıklar ve insanların değişik renk gruplarını gördüğünü bilmekteyiz. Arılar ve balıkların görme alanları, çeşit çeşit gereksinimleri ile iyi bir biçimde uyuşmaktaydı. Aynı durum işitme fonksiyonunda da belirgindir. Örnek olarak, yarasalar, ultrasonik ses dalgaları yaymaktadırlar böylelikle karşılarında olan engellerin yerini belirlemek için bu seslerin yankılarını kullanırlar. Bu canlılar, 100.000 Hz veya daha yüksek sesleri duyabilirler.

Yarasaların avladığı çekirgeler ve gece kelebekleri gibi birçok böcekte, ultrasonik sesleri duyabilmektedirler ve yarasaların yaymış olduğu ses dalgalarını saptadıklarında kaçmak için önlem alırlar. Sıçanlar gibi diğer bir çok hayvan, iletişim kurmak için ultrasonik ses dalgalarını kullanmaktadırlar. Öteki taraftan güvercinlerin, son derece düşük olan frekanslı seslere karşı duyarlı oldukları da görülmekte.

Görme ve işitme duyusu haricinde birçok hayvan, diğer kaynaklardan gelen bilgilerin kullanılmasına imkan tanıyan duyulara sahiptir. Bu kaynaklar içinde çevrede bulunan ısı, elektrik ve manyetizma şeklinde çeşitli durumlar söz konusudur. Biz öncelikli olarak, bu duyulardan birkaçını inceleyeceğiz. Daha keşfedilmemiş olan birçok özel duyu kabiliyetinin olabileceğini farz etmemek için hiçbir sebep bulunmamaktadır.

Infrared (Kızılötesi) Işınları Görebilme

İnsanlar kızılötesi (infrared) frekans alanında olan güçlü ışınımı ısı şeklinde hissetmektedir. Birçok hayvan kendilerine, çok belirsiz kızılötesi kaynaklarının yerini bulma kabiliyeti kazandıran özel duyu yapılarına sahiptirler. Bu yapıların en ileri biçimi, çıngıraklı yılanların “infrared gözleridir”.

Çukur gözle iğne deliği gözü arasında bulunan bir ara form olan bu çukur organlar, ısıya oldukça duyarlı bir retina üzerinde çok net olmayan kaba bir görüntü biçimlendirerek yılanın karanlıkta sıcakkanlı şekilde avını avlamasına imkan sağlar.

Işığa duyarlı olan gözler de yılanın gün ışığında rahat görmesini sağlamaktadır. Bu çukur organlar, ışığa duyarlı olan herhangi bir yapıdan değil, derinin ısı almaçlarından meydana gelmiştir.

Elektrik Algılama Yeteneği

Üç balık grubu, elektriksel alanları kullanmaktadırlar.

Güçlü elektrik balıkları diye bilinen ilk grubun üyeleri, gerçekte elektriksel alanları hissetmemektedirler; bunun yerine bu hayvanlar, güçlü elektrik yükü üretmekte olan bir seri batarya biçiminde oldukça çok değişikliğe uğramış kaslarını kullanmaktadırlar. Elektrikli yılan balıkları ve bir takım vatozlar, hem avlarını hem de kendi avcılarını, bu elektriksel yük ile ya öldürmekte ya da sersemletmektedirler.

İkinci grup üyeleri de zayıf elektrik balıklarıdır. Bu balıklar ya geceleri aktiftir (nokturnal) veya görüşün hiç olmadığı bulanık sularda yaşamaktadırlar. Bu balıklar kendi etraflarında elektriksel alan oluşturarak bu elektriksel alanı bozan etkenler hakkında bilgi elde etmek suretiyle görme yoksunluğundan oluşan eksikliği giderirler. Onlar, aynı anda kendi türünün öteki üyeleri tarafından yayılan elektriksel uyarıları da almaktadırlar, böyle bir kabiliyet tür içi olan iletişimi ve çiftleşmeyi de sağlaması açısından önemlidir.

Zayıf elektrikli olan balıkların duyu organları, baş bölgesinden bütün vücuda ışınsal şekilde yayılan, uzun, direnci düşük, içi jel gibi bir sıvıyla dolu kanalların kaide kısmında bulunurlar ve bedeni üstündeki bütün elektriksel alanları kontrol ederler. Bu almaçlar, akım akışında olan değişikliğe karşı oldukça duyarlılık gösteren, farklılaşmaya uğramış basit sinir hücreleridir. Bu durumda, balığın kendisi tarafınca zayıf elektrik akımı üretilir ve daha sonra da suya verilen akım, kanallarla almaçlara geri ulaşır.

Üçüncü grubun üyeleri de pasif elektrik balıklarıdır. Bu balıklar basit şekilde etraflarını kontrol etmek için kendilerinin elektriğe hassas aygıtlarını kullanırlar. Köpek balıklarının da bulunduğu bu hayvanlar, kendi avlarının sinir ve kas aktivitesi ile oluşturdukları küçük elektriksel alanları hissedebilirler. Avlarının kokusu ile saldırıya hazır vaziyete geçen bir köpek balığı, kuma gömülmüş bir pisi balığını bir veya bir kaç metre uzaklıktan saptamak için kendi elektrik organını kullanır.

Daha yüksek omurgalılar içerisinde yalnızca ördek gagalı memelilerin (Ornithorhynchus anatinus) elektrik duyu organına sahip olduğu bilinmektedir ve hayvan bu organı, avının yerini bulmakta kullanmaktadır.


Pasif ve zayıf elektrikli balıkların elektrik algılamakta olan organları, birçok öteki balık ve birçok amfibide baş bölgesinden kuyruğuna doğru bedenin yanlarında uzanmakta olan ve çoğunlukla da gözle görülebilen minik kılların oluşturduğu bir hattan meydana gelmiştir.

Bu minik kıllar, yanal organın (yanal çizgi) duyu almaçlarıdır ve su hareketlerine karşı (özellikle yoluna çıkan nesnelerin ve canlıların oluşturduğu) duyarlılık gösteren mekanoreseptörlerden oluşmakta olan bir sistemdir. Birçok tür, yakın bir alanda yer alan avı belirlemek için bu kıllarını kullanmaktadırlar. Bu olasıdır; çünkü, yakında bulunan bir hayvanın hareketinin üretmiş olduğu “dalganın” göreceli şekilde yarış zamanı hareketin geldiği yönü kesin olarak belirtir. Yani, dalganın ilk olarak bedenin sol veya sağ tarafına çarpmasına ve baş veya kuyruk yakınındaki minik kıllara dokunmasına ve gelen hareketin derecesine göre.

Bu minik kılların rezonansı, hayvanın avının üretmiş olduğu su altındaki dalgaların frekansı ile çok iyi bir biçimde uyuşur. Bu av diğer bir balık (daha düşük frekanslı dalga meydana getirir) veya çok küçük bir plankton (bunların oluşturduğu dalga titreşimleri 40 Hz civarında yoğunlaşır) olabilir.

Manyetik Duyu Nedir ?

Çeşit çeşit organizmalar, yeryüzünü içine alan manyetik alana karşı duyarlıdırlar. Dünyanın iç bölümünde (özünde) ergimiş biçimde bulunan maddenin akışı ile ve daha az kapsamda olmak üzere atmosferde bulunan iyonların akışı ile oluşturulan bu alan, yerden yere az veya çok düzenli biçimde değişir ve güneşte düzensiz olarak solar patlamaların ortaya çıkmasıyla oluşan yüklü partiküllerin yeryüzüne ulaşmasının da bu olaya katkısı vardır.

Manyetik alanı algılayan bakteriler, kendi bünyelerinde, kendilerinin yerin manyetik alan hattıyla aynı konumda uzanmasını sağlayan manyetit (demir oksit) zincir sentezlemektedirler. Bu hatlar, kuzey yarım kürede kuzeyden güneye doğru yönelmektedir; böylece, çamur içinde yaşayan, manyetit taşıyan birçok bakteri türüne, bu hatlar, içinde yaşadıkları durgun sularda ve bataklıklarda bakterilerin güneye doğru yönelmesi için yol gösterici olmaktadır.

Manyetik alan hattının güneyden kuzeye şekilde uzandığı Güney Yarım küredeyse, kutuplaşma tersinedir. En azından bir alg türü de manyetiti (demir oksit) kullanmaktadır. Manyetik alana göre konum almanın bu biçimi, büyük bir olasılık ile nesnelere yüklenen ilave ağırlıktan meydana gelmiştir. Çamur içinde yaşayan birçok bakteri, kendi ön uçlarında yoğun kristallere sahiptir. Bu ağırlık, ön ucun aşağı doğru yönelmesi için güç uygulamaktadır ve böylelikle yüzen bir bakterinin çamurlu zemine doğru gitmesini amaçlamaktadır.

Canlı organizmalar tarafınca sentezlenen en yoğun madde olarak bilinen manyetit, mükemmel bir ağırlığa sahip olacaktır ve zaman geçtikçe bu kristallerden oluşan zincirin gelişimi, bakterinin konum almasında oldukça etkin bir yol olarak işlev görecektir.
Davranışlar ile ilgili olarak çalışmalar, diğer birçok organizmanın yerin manyetik alanını hissettiğini göstermiştir. Köpek balıkları ve çoğu elektrikli vatoz balıkları kendilerinin elektriksel duyarlılıklarını, bu alanın yönünü belirlemek için kullanırlar.

Elektriksel alanı belirleyebilen diğer hayvanlar arasında bal arıları, evcil güvercinler, çeşit çeşit göç eden kuşlar, tuna ve som balıkları sayılabilmektedir. Bu tip hayvanlarda böyle bir kabiliyetin bulunmasının temeli daha bilinmemektedir; ancak manyetit biriktirilen bölgenin, onların her birinin sinir sistemleri ile yakın ilişki de olduğu bulunmuştur. Duyusal bilgilerin saptanması ve değerlendirilmesi ile ilgili olarak bildiklerimizi kullanarak yerin manyetik alanı ile kendisi aynı konumda olan bir manyetik kristalin, fiziksel olarak döndürüldüğünü veya manyetik kristal zincirini taşıyan bir kılın büküldüğünü anlayabiliriz; mantıksal olarak bu durum zar geçirgenliğini değiştirecek ve bize faydalı işaretler sağlayacaktır.

İnsan türünde, manyetik alanı algılama ile alakalı kayıtlara karşın bu görüşü doğrulayacak çok sayıda güvenilir testler, muntazam olarak yapılmamıştır. Bu çok sürpriz olmayabilir, sürekli gördüğümüz gibi, duyu yeteneği bir hayvanın gereksinmelerine göre meydana gelme eğilimindedir. İnsan türü, düzenli şekilde çok uzak mesafelere göç etme özelliğini göstermediğinden, bu şekilde bir yön bulma duyusu evrimleşmesinin hiçbir zaman seçici avantajı olmayacaktır.

POPÜLER KONULAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir